Kitap: Eğitim Bilimi Dr. Filiz YAYLACI
     
   

Oturum Aç
Kullanıcı Adı
Paralo
Veriniz Kaydedilti

Olaylar
<
Mayıs
>
P S Ç P C C P
-- -- 01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31 -- --

Bu hafta

Ziyaretçiler
Aktif Ziyaretçi : 320
Aktif Üye : 0

Üye listesini görebilmek için giriş yapmalısınız...
Üye Ol

Üyeler
 Üyeler: 2
En Son Hesap : filiz
Üye Listesi

Son - Web Siteleri

   
Kitap: Eğitim Bilimi
Eserler Sonrası yok...
Eğitim Bilimi

Kitabı incelemek için tıklayınız...Kitabı incelemek için tıklayınız...


Satın almak için tıklayınız

 
Kitabın Yapısı ve Hedefi

Ders biliminin uğraşı alanı dersin kendisidir. Bu eserde ders bilimi kapsamında dersin tanımlanması, planlanması, yapılandırılması, organizasyonu, uygulanması, yönetilmesi, denetlenmesi, değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca iyi bir ders için istekler sıralanmış ve bazı işaretler formüle edilmiştir. Dersin şekillendirilmesi için bazı öneriler sunulmuştur. İlaveten ders için gerekli olan yeterlilikler tartışılmıştır.

Zaman içinde ders kültüründe değişiklikler olmuştur. Öğrencilerin öğrenmelerini teşvik eden veya engelleyen ders üzerine vurgu yapılmıştır. Sosyal öğrenmenin etkisinin arttığı günümüzde dersin etkisi sorgulanmıştır. Öğretmen ve öğrenciler, iyi bir ders yapmak istiyorlarsa, dersi geliştirmeleri zorunludur, gerçi iyi ders için tek bir reçete yoktur. Kaliteli bir ders için birçok kriter geliştirilebilir. Ancak "Bütün yollar Roma’ya çıkar" anlayışı burada da geçerlidir. Yine de bu kriterler düşünmemize yardım edebilir, öğrencileri yetiştirmede ve öğrenimleri boyunca iyi dersin özel işaretlerini analiz edebilir, onlarla birlikte çalışabilir ve bazı dersler geliştirilebilir.

Öğrenme başarısı üzerinde güçlü etkisi olan işaretler saptanmıştır. Örneğin, dersin planlanmasında açık yapı, dersin kalitesi, açık başarı beklentisi gibi. Diğer taraftan içerik durumu, ders materyalleri, sınıfın büyüklüğünün öğrenme üzerinde az etkili olduğu görülmüştür. Ders iklimi de düşündüğümüzden daha az etkidir. Derste davranışların uyumu, öğrenme üzerinde pozitif etkiye sahiptir. Öğretmen konuşmalarının açık ve anlaşılır olması, dersin iyi yapılandırılması ve öğrenme temposunu ustaca ayarlama gibi unsurlar dikkate alınması gereken kriterlerdir. Bu nedenle eserde dersin nasıl olması gerektiğine ve dersini geliştirmek isteyenler için yeni bir takım yönelimlere yer verilmiştir.

Okul, öğrenci ve öğretmeni aynı anda derste buluşturan bir binadır. Okulda geçen süre insanın yaşamını planlıyor, ne öğrenmesi gerektiğini belirliyor. Öğretmen ve öğrenci okulda çok yoğun bir iletişim ve etkileşim içinde. Okulun görevi, toplumun ihtiyaç duyduğu insan modelini yetiştirmektir. Bu görevi okul adına öğretmenler üstlenmektedir. Öğrenci, sabahları erken kalkmak zorundadır. Sabah okula geldiğinde öğrenci, kendini dersin içinde bulmaktadır. Oysaki onların kişisel tercihlere göre değişen bir aktivite ya da okuldan sonra futbol oynamak gibi önemli işleri vardır. Bir öğrenci tatil dönüşü tekrar okula dönecek ve öğrendiklerini geri getirecek... Öğretmen, sınıfta cümle, sayı, işaret, sembolleri yazarak veya konuşarak, öğrencilere anlattıklarını yazılı ya da sözlü tekrar ettirmektedir. Öğrencilerin beklentileri ihtiyaç duydukları şeyler, derse ve öğretmene bağlı Derse girerken, öğrenciöğrenciye, öğretmen-öğrenciye, öğrenci-öğretmene, öğretmen-öğretmene hala birbirine ‚iyi dersler‛ temenni ediyor. Peki, gerçekten dersler iyi geçiyor mu? Dersi iyi yapan nedir? İyi bir dersin niteliği, yapısı, ögeleri, planı, organizasyonu, işlenişi, kültürü ve değerlendirmesi nasıl olmalıdır? İyi bir ders nasıl yapılır? Yaşamımız ders ve imtihanlarla dolu! Genellikle dakikalar ile sınırlı olan içeriğe yönelik kazanımların elde edildiği sıkıcı bir süre, ders! Az sonra başlıyor. İyi dersler!

Sayın Hocam Prof. Dr. Mustafa ERGÜN’ün akademik anlamda biz öğrencilerini cesaretlendirmesi ve desteği nedeniyle öncelikle kendisine ve emeği geçen bütün öğretmenlerime içtenlikle çok teşekkür ederim. Saygılarımla...


Dr. Filiz YAYLACI

 
Önsöz

"İnsan eğitime muhtaç ve canlılar içinde en kolay eğitilebilir canlıdır." Bu nedenle insanlığın başlangıcından beri her insan yavrusu, genetik olarak getirdiği zekâ, yetenek, yatkınlık ve bedensel yapısına uygun olarak bir eğitim almıştır. Aldığı eğitim çağa, içinde yaşadığı toplumsal ve ekonomik şartlara göre değişmiştir.

Eğitimin en sistematik olarak yapıldığı yerler okullardır. Okulların geliştirilmesinde hemen her toplumda din kurumu büyük çaba harcamış ve eğitimi kendi elemanlarını yetiştirmek ve geliştirmek için kullanmıştır. Ancak başlangıçta çok zeki ve yetenekli kişiler okul eğitimine katıldıkları için; öğretmen yetersizlikleri, kitapların ders kitabı formatında olmaması, ders metodlarının, ölçme-değerlendirmenin olmaması gibi eksiklikler çok önemli olmamıştır. Ama gene de, daha Antik Yunanda dersler sokaklardan Lyceum, Akademium veya Gimnasium denilen mekânlara alınmış, Trivium ve Quadrivium gruplarında yedi derslik bir ders programı oluşmuş, medreselerde belli yaşlar arasında bir sabit öğrenci grubunun sistematik ders yapması ve öğretimin sonunda bir diploma (icazetname) alması sağlanmıştır..

Ama gene de eğitim biliminin birçok açılardan gelişmesi Reformasyon ve Karşıt Reform dönemlerinde gelişmiştir. Dini eğitimin bütün insanlara yayılması, ana dillerde eğitimin başlaması hem ders programlarını değişime zorlamış hem de öğretim metodlarının gelişmesini sağlamıştır. Öncelikle "yedi hür sanat"tan oluşan ders programına bilim, edebiyat, tarih ve günlük hayatta işe yarayacak maddi dersler (Realien) eklenmiştir. Başlangıçta dil öğretiminde farklı metodlar geliştirilmiş ve daha sonra bu diğer ders alanlarında da gerçekleştirilmiştir..

Özellikle 17. yüzyılda Ratke ve Komenyus öğretim dili, öğretim metodu (Lehrart), ders veya okul kitabı gibi konularda önemli reformlar yaptılar kendilerinden sonra gelen okul düzenlemelerine yön verdiler. Öte yandan devlet tüm vatandaşlarına zorunlu eğitim uygulaması başlatmıştır. Eğitimde hedef kitlenin özelliklerinin değişmesi, eğitim işini din adamlarının ikinci görevi olmaktan çıkarmış ve sırf bu amaçla öğretmenler yetiştirilmeye başlanmıştır. La Salle, din adamı olmayan (laymen) profesyonel öğretmenler yetiştirmek için 1685’de Reims’de bir Öğretmen Okulu (Séminaire de Maîtres) kurdu. Démia bu konuda daha önce (1671) bir öğretmen okulu kurmuştu. 17. ve özellikle 18.yüzyıl öğretmen yetiştirmede birçok reformların yapıldığı dönemler oldu..

Derslerin aynı sınıfta yapılmasından, kademe kademe sınıf ve dershane sisteminin oluşturulmasına doğru bir yol izlendi. Kolejler, liseler, ilkokullar, ortaokullar, meslek okulları vs. gibi birçok okul türü ortaya çıktı..

19.yüzyılda eğitimi bir bilim haline getirme çabaları görülmektedir. Herbart ve takipçileri olan Ziller, Waitz, Stoy, Tausch gibi eğitimciler, eğitimi bir ders yapma sanatı olarak gördüler, dersin nasıl işleneceği üzerinde uzun çalışmalar yaptılar ve ders olmadan eğitimin olamayacağını (keine Erziehung ohne Unterricht) savundular. Daha sonra gelen Rein da eğitimi öğretim üzerine oturtmaya gayret etti. Ernst Meumann eğitim, bağımsız ve deneysel, tecrübi bir bilimdir fikrini işledi. August Lay, deneysel eğitim bilimin kurucusu ve en büyük araştırıcısı olarak birçok araştırma yaptı. Ernst Krieck ise, eğitimi tamamen ayrı bir bilim, eğitim bilimleri (Erziehungswissenschaft) şekline getirdi. 18.yüzyıl sonlarından beri eğitim bilimleri özellikle öğretmen yetiştiren okullarda değişik boyutlarıyla okutulmakta ve bilimsel araştırmalar yapılmaktadır..

Bugün okul öncesi eğitiminden yetişkinler eğitimine ve hizmet içi eğitime kadar geniş bir uygulama ve inceleme alanı bulunan eğitim bilimlerinin çekirdeği Ders Bilimidir. Bütün diğer sosyal, psikolojik, tarihi, kültürel, antropolojik yönleri ve ölçme-değerlendirme boyutlarının hepsi bu çekirdek etrafında dönerler..

Filiz Yaylacı’nın Ders Bilimi hakkında yazdığı bu kapsamlı eser, ülkemiz eğitim bilimleri alan yazını için önemli bir yenilik olacaktır. Öncelikle değişik dersler içine dağıtılmış konuları ‚Ders Bilimi‛ diye bir eğitim bilimleri alt dalında topladığı için; ikincisi de bu alanda çok kapsamlı ve güncel bilgiler bulundurduğu için..

Ders Bilimi, ders çeşitlerinden değişkenlere ve dersin yapısına, dersin kalitesini etkileyen faktörlerden iyi bir dersin özelliklerinin ne olmasına, ders planlamasından uygulamasına ve değerlendirilmesine kadar hemen bütün konuları kapsamaktadır. Doğal olarak bütün bu aktivitelerin sonucunda yapılan dersin sürekli daha iyi, etkili ve yararlı olacak şekilde geliştirilmesi gerekir. Şu anda eğitim ortamları, okul ve sınıf yapıları, eğitimdeki iletişim biçimleri tamamen değişiyor. Hala birinci sanayi devriminin ortaya çıkardığı ders programı sürekli yapılan yamalarla karmakarışık bir hale geldi. 1960’lı yıllara kadar geçerli olan davranışçı öğrenme teorileri terkedildi ve beyin temelli bilişsel öğrenme teorileri yaygın kabul görüyor. Sınıflardaki öğrenme yapılandırmacı anlayışa göre yeniden düzenlenmeye çalışılıyor. Yeni iletişim ve bilgi işleme teknolojileri bizi farklı şekilde öğrenmeye sevk ediyor. Ama insan beyni bir makine olmadığı için onun öğrenip öğrenmediğini, ne kadar öğrendiğini hemen ölçemiyoruz. Yanlış öğrenmeleri önleyemiyor veya geri alamıyoruz (insan beyninde bir ‚undo‛ tuşu yok). Şimdiye kadar yetişkinlerin belirlediği ders programlarında onların istedikleri şeyler öğrencilere ‚cebren ve hile ile‛ öğretilmeye çalışılıyordu. Yeni öğrenme ortamları o kadar zengin ve kolay ulaşılabilir ki, öğrenci öğrenmek istediği konuyu, öğrenme şeklini ve derinliğini kendisi belirlemek istiyor..

Geleneksel okulların belli mekânda, belli kayıtlı öğrenci kitlesiyle eşzamanlı olarak ders yapma uygulamaları giderek demode oluyor. Şu anda slayt destekli, uzaktan eğitim destekli karma ders uygulamaları önümüzdeki dönemde muhakkak daha teknoloji temelli olarak evrimleşecektir. Sınıflarda elde taşınabilir (IPad veya cep telefonu temelli iletişim ve bulut temelli veri saklama ortamları) teknolojiler giderek yaygınlaşacak, Ortaçağdan gelen kâğıt temelli kitap uygulaması tamamen e-book formatlı yayınlara dönüşecek, sanal sınıf, sanal okul, sanal laboratuvar gibi ortamların yanında sanal arkadaş ve sanal öğretmen ‚gerçeğiyle‛ karşılaşacağız. Bu süreçte geçici olarak öğrencilerde konsantrasyon eksikliği, soyutlama becerisinin olmaması, ilgi dağınıklığı gibi durumlar ortaya çıkabilecektir. Dijital bilgi ve haberleşme teknolojisinin ve arama motorlarının ortaya çıkardığı bilgi yığınları içinden öğrencinin gerekli, doğru ve kullanılabilir bilgileri nasıl ayıklayacağının öğretilmesi günümüzün ana konularından birisi olmuştur.

Aynı şekilde okullarda neyin öğretileceği ve bunların hangi platformlarda öğretileceğinin ciddi olarak tartışılması gerekir. Dolayısıyla okulların ders programlarını ve derslerin içeriklerini daha esnek olarak belirlemek gerekiyor. Yeni derslerin zengin teknolojik ortamlar için yeni öğretim metotlarının ve yeni ölçme-değerlendirme tekniklerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Eğitim giderek ulus devletlerin egemenliğinden çıkıp uluslararası ortamlarda ve uluslararası rekabet içinde yeniden düzenlenecektir. Artık her insanın mahalli, milli ve uluslararası özellik ve becerileri olacaktır. Bu yeni evrensel eğitim kurumlarının ders programları da sadece kapitalist sömürü güçlerinin eline bırakılmadan insan onuruna uygun olarak düzenlenmelidir; bu uluslararası ortamda insanı kaybetmemelidir. Dolayısıyla ders programlarının mahalli, ulusal ve uluslararası katmanları olmalıdır. Maddi ürün ve üretimlerde gerekli olan standardın insan yetiştirmede aşırı olarak kullanılması ve akreditasyon uygulamaları da insanın çok yönlülüğünü, orijinalliğini, değerli bir "tek nüsha" olma özelliğini bozmamalıdır.

Bütün bunlar için Ders Bilimi sürekli geliştirilmelidir. Sayın Dr.Yaylacı bu konuda çok sağlam bir temel atmıştır. Bu temel üzerinde yeni, geleceği gözden kaçırmayan eğitim bilimi araştırmalarının yapılmasını dilerim.


Prof.Dr. Mustafa ERGÜN / 16.04.2013

Eserler Sonrası yok...

Geri

 
 
 
Yazdırılabilir versiyon
© Pedagoji.Net - Site Tasarım HSY©